Dr. Maria Montessori’nin Eğitim Anlayışı

 

Dr. Montessori’nin bir okul ziyareti, 1950’ler

Montessori Yöntemi’nin en önemli özelliği yöntemin kendine has bir eğitim felsefesinin üstüne inşa edilmiş olmasıdır ve bu felsefe kendisinden önce birçok filozofun yaptığı gibi çocuklardan uzak bir yaşamdan bulmaz kaynağını. Maria Montessori 1900’lerin başında Roma’nın düşük gelirli ailelerinin bulunduğu San Lorenzo’da yöntemini çocuklarla çalışarak ve onları gözleyerek geliştirmeye başladı. Bu nedenledir ki Maria Montessori kendi oluşturduğu eğitim yöntemini anlatırken şöyle der “Çocuğu çalıştım. Çocuğun bana verdiklerini aldım ve onları ifade ettim. İşte Montessori Yöntemi budur.”

Bugün dünyada Montessori Eğitimi öncelikle okul öncesi ve ilköğretim döneminde uygulanır. Fakat bazı ülkelerde üniversiteye kadar devam edilebilen Montessori okulları da vardır.

Montessori Felsefesi

Bir Montessori okulu; tarih belli değil

Montessori’nin eğitim felsefesi, çocuğa bakışı nedeniyle geleneksel anlayıştan çok farklıdır. Dr. Montessori’ye göre çocuklar yetişkinlerden tamamen farklı bir biçimde öğrenir, düşünür ve algılar. Bu nedenle çocuğu yetişkinin eksik bir örneği olarak görmeye çalışarak eğitim vermek, binlerce yıldır yapılmakta olan bir hatayı sürdürmekten başka bir anlama gelmez. Çocukların kendilerine has ihtiyaçları vardır. Yetişkinin, çocuğun gelişim sürecinde yapabileceği tek şey çocuğun önündeki engelleri kaldırmak ve onun ihtiyaçlarını karşılamaktır. Eğitimin amacı ise çocuğun kendi kendini inşa ettiği bu dönemde sahip olabileceği deneyimleri zenginleştirmek ve çocuğun ilerlemesi yönünde tecrübeler sunabilmek olmalıdır.

Montessori Yöntemi iki temel gelişim süreci belirlemiştir: bu süreçlerden birincisi doğumdan altı yaşa kadar olan, ikincisi ise altı yaştan on iki yaşa kadar olan süredir. İlk altı yaşa kadar çocukların bulunduğu bir Montessori sınıfına “çocukların yuvası” anlamına gelen “casa dei bambini” denir. Çocukların yuvasında çocuklar bireysel öğrenme biçimleri ve hızlarına göre öğrenir ve gelişirler. İkinci gelişim sürecindeki eğitime Montessori “kozmik eğitim” der. Bu eğitim sürecinde çocuk dünyayı ve yaşamı kendisiyle beraber bir bütün olarak anlar.

Gelişimin ilk evresi yoğunluklu olarak bireysel deneyimlere dayanır çünkü gelişim bireysel bir süreçtir. Çocuk, beyninin ve kişiliğinin çok büyük bir kısmını bu dönemde inşa eder. Bu evrede çocuklar geleneksel eğitimde olduğu gibi öğretmen tarafından belirlenen bir içerik ve onun belirlediği bir hıza göre eğitim alırsa çocuğun gelişimi açıkça ketlenmiş olur. Montessori Yöntemi’nde ise geleneksel eğitimin bu olumsuz kısımları tamamen ortadan kaldırılmıştır. Geleneksel eğitimin aksine Montessori Yöntemi ile verilen eğitim çocuğun bütün gelişim alanları üstünde olumlu bir destekleyicidir. Dünya çapında yüz yılı aşkın bir süredir uygulanmakta olan bu yöntem mezunlarıyla başarısını göz kamaştırır ölçüde desteklemektedir. (bkz. Montessori Mezunları) 

Montessori Yöntemi, diğer eğitim yöntemlerinden tamamen farklı olarak çocuğun bağımsızlığını ve özgürlüğünü, sınırlar ve sorumluluklar içerisinde destekler. Çocuk kendine yetebilecek bir birey olma arzusuyla doğar. Bu arzu ona özgürlük ve bağımsızlık kazandıracaktır. Fakat, günümüzdeki çocuk büyütme anlayışları ve geleneksel eğitim çocuğa özgürlük ve bağımsızlık vermek yerine çocuk adına karar vermeyi ve çocuğun hayatını yetişkinin denetimine bırakmayı destekler. Ne yazık ki bu yanlış uygulama sonucunda çocuk, yetişkin hayatı için ihtiyaç duyacağı becerileri geliştiremeden büyür. Tam da bu nedenledir ki Montessori Yöntemi ile verilen bir eğitim çocuk için büyük önem taşır.

Montessori Yöntemi’nin temel öngörüleri şunlardır:

Çocuk yetersiz bir birey değildir. Tüm canlılar gibi çocuk da bağımsızlığını ister, çocuk için de amaç kimsenin yardımı olmadan kendi ayakları üstünde durabilmektir.

Çocuğa saygı duymak gerekir aksi takdirde ona seçimlerini gerçekleştirmesi için fırsat vermediğimizden çocuğun kişiliğini doğru değerlendiremez, onu tanıyamaz ve gelişimi önünde engel olmaya devam ederiz. Yegane çözüm çocuğa rehber olabilen bir yetişkindir.

Çocuk, öğrenme sürecini gelişimindeki ihtiyaçlara uygun olarak kendi kendine yönetebilme becerisine sahiptir.

Çocuklar yetişkinlerden farklı şekilde bilgi alır ve öğrenir.

Çocuğun gelişimi hakkındaki bilgi çocuğun Montessori Yöntemi’ne göre düzenlenen bir çevreyle kurduğu ilişkinin gözlemlenmesiyle elde edilir. Öğretmenin gözlemleri değerlendirilir, çocuğun ilerlemesi bu verilere göre takip edilir ve düzenlenir.

Gelişim süreci içinde çocuğun çevresindeki bazı uyaranlara karşı zaman zaman daha duyarlı olduğu dönemler vardır. Bu dönemlerde öğrenme diğer dönemlere göre çok hızlı, yoğun ve etkisi güçlüdür. Hayatın ilk altı yılında mümkün olan duyarlı dönemlerde çocuk dile, sosyal ilişkilere, duyularını geliştirmeye ve inceltmeye, bilgilerini sınıflandırma ve derecelendirmeye eğilimli olur. Bu nedenle çocuğun içinde bulunduğu mekan onun gelişimine uygun ve destekleyecek bir biçimde düzenlenmelidir.

Hayatın ilk altı yılı yaşamın daha sonraki yıllarıyla kıyaslanamayacak kadar değerlidir. Çocuk yetişkinliğinde kullanacağı hayat becerilerinin büyük bir kısmını bu ilk altı yılda inşa eder. En önemlisi çocuğun bilgiyi alma ve işleme becerisi bu dönemde çok yüksektir ve en verimli şekilde değerlendirilmesi gerekir.

İlk altı yaşta çocuklara sözel olarak bilgi iletilmesi yararsız bir çabadır. Çocuklar bu dönemde bilgiyi mutlak surette yaparak ve yaşayarak alırlar. Sorun bilgiyi alma ve değerlendirme sürecinin çocuğa nasıl yaşatılabileceğidir. Montessori araçları çocuğun bilgiyi yaşayarak keşfedebilmesini sağlar çünkü artık bilgi, sözel ve soyut değil ama çocuğun eliyle işleyebileceği somut bir biçimdedir.

Bağımsız sorun çözme becerilerinin gelişmesi desteklenir ve çocukların kendi ayakları üstünde durabilmeleri cesaretlendirilir.

Montessori Yöntemi çocuğun bir birey olarak tüm özelliklerini mümkün olabilecek en ileri seviyede geliştirmesini hedefler. Bu yolda çocuğu, sorular üreten ve sorularına cevaplar bulabilen biri olarak yetiştirmeyi hedefler. Önemli olan kişinin kendine yeterli bir birey olabilmesidir. Montessori Yöntemi özünde, üreten ve mutlu olan insanlar yetiştiren bir hayat eğitimidir.

Montessori Yönteminde Hazırlanmış Mekan

Çocuğun gelişiminde ilk adımları bir dönüm noktasıdır. Durağan konumundan hareket edebilir hale gelir. Ve bu gelişim çocuğu hareket etmeye duyarlı bir döneme sokar. Montessori çocuğun hareketlerinin bir amaca hizmet ettiğini düşünür. Amaç beden üzerinde hakimiyet kurabilmektir. Bu hakimiyet karşılıklı bir ilişkidir, beden zihne ve zihin de bedene hakim olmayı öğrenir. Bu nedenle çocuklar bir hedefe göre hareket ederler, bu hedef bağımsız ve kendi kendine yeterli olmaktır. Çocuğun hareketi Montessori Yöntemi’nde “iş” ya da “çalışma” olarak adlandırılır.

Hayatın ilk yıllarında sözel bilgi iletimi mümkün değildir çünkü henüz en temel bilgiler eksiktir. Uzay ve zaman kavramı doğuştan edinilen bilgiler değildir. Yaşarken kazanılır. Uzay kavramının kazanılması bedenin sürekli uzay içinde hareket ettirilmesiyle mümkün olur. Zaman kavramı ise değişimin algılanması ve ölçülmesiyle öğrenilir. Çocuklar bunların yanı sıra sınıflandırma, sıralama, nitelik ve nicelik ifade eden kavramlara da sahip değildirler.

Bu nedenle bilgi elde etmek çocuğun içinde bulunduğu mekanı deneyimlemesiyle mümkün olur. Ancak bu şekilde beyin gelişebilir ve öğrenmenin ön koşulları sağlanır.

Hazırlanmış bir mekanda her şey çocuk boyutlarına uygundur. Böylece çocuk mekan içinde tam bir hareket özgürlüğüne sahip olur. Mekanı kendi iradesine göre değiştirebilir ve kullanır. Sonuçta mekanın bir yetişkinin yardımına ihtiyaç duyulmadan kullanılması çocuğa kendine yeterli bir birey olduğu algısını verir ve elbette ancak bu şekilde kendi yeteneklerini son noktasında geliştirebilir. Mekanın çocuk boyutlarında olması çocuğa mekanın onun için hazırlanmış olduğunu hissettirir. Çocuğun beden ve beyin gelişimi hareketleriyle bu mekanın içinde mümkün olur.

Mekanın Düzeni

Montessori Yönteminde vurgulanan düzen anlayışı yetişkinlerin düzen anlayışından farklıdır. Yetişkinler için düzenli olmak derli toplu olmak anlamına gelir oysa çocuklar için düzen nesnelerin birbirleriyle ilişkisiyle alakalıdır. Çünkü nesnelerin işlevlerini ancak bir bütün içinde anlayabilir ve öğrenebilirler. Kendi başına duran birkaç çatal, çatalın işlevini anlamak konusunda çocuğa bilgi vermez oysa hazırlanmış bir masada tabağın yanında duran çatal çocuğa çatalın işlevi hakkında açık bilgi verir. Bir Montessori Okulunda tüm araçlar belli bir düzene göre yerleştirilir ve araçların her biri çevrelerindeki diğer araçlarla işlevsel olarak ilişki içindedir. Yazma ve okuma araçlarının bir arada belli bir şekilde yerleştirilmiş olması işlevsel düzen hakkında bir örnek olarak verilebilir. Ayrıca araçların yerleri değiştirilmez, böylece çocuklar çalışmak istedikleri araçları aynı yerden alır ve aynı yere yerleştirir. Mekanın değiştirilmemesi çocukların aynı işi aynı şekilde defalarca yapabilmelerini ve becerilerini en ileri seviyede geliştirebilmelerini sağlar, böylece işlerinde ustalaşırlar.

Dünyaya dair ilk bilgileri aldıkları dönemde çocukların düzenli bir fiziksel mekan içinde bulunması onlara güvenlikte oldukları hissini verir. Montessori okullarında çocuğun güvenlikte olduğu hissi tam olarak desteklenir.

Açıkçası, çevre yaşayan bir yapıda olmalıdır, daha yüksek bir zeka tarafından yönetilen ve düzenlenen, çevre sırf bu iş için yetiştirilmiş yetişkinler tarafından tasarlanmalıdır.”

Maria Montessori

Montessori Yönteminde mekan altı temel parçadan oluşur:

Özgürlük: Gelişimin ilk aşamalarında çocuk ihtiyacı olan bilgiyi seçebilme becerisine sahiptir. Bu nedenle çocuğun belirlenmiş kurallar dâhilinde özgür bırakılması gerekir.

Yapı ve Düzen: Çocuğun her gün aynı düzene sahip bir mekan içinde bulunması onun uzay ve zaman kavramlarını geliştirmesi için anahtardır. Düzenin sağlanması için her Montessori aracı belli bir düzen içinde yerleştirilir ve sunulur. Sınıflarda her araçtan bir tane vardır. Bu, çocuğa sınırlarını öğretir. Sıra beklemeyi öğrenir. Çalışmak istediği aracı ilk seçme aşamasında sorun çözmeyi ya da beklerken kendini denetlemeyi öğrenir. Bu sayede çocuklar içine doğdukları aşırı çeşitliliği düzenli olarak algılamaya başlarlar.

Gerçekçilik ve Doğa: Sınıflarda yer alan günlük kullanım araçları aslına uygundur (kırılabilir cam ya da seramik araçlar, akan bir lavabo gibi). Bu sayede çocuk gerçek dünyaya dair daha doğru bilgiler elde eder (seramik yere düşünce kırılır ama plastik kırılmaz). Sınıflardaki ve bahçedeki hayvanların ve bitkilerin sorumluluğu çocuklara aittir. Bu sayede canlı ve cansız arasındaki ayırımı öğrenirler. Ve elbette doğanın işleyişine dair fikir sahibi olurlar.

Güzellik: Güzellik mekanın sadeliğinden gelir.

Ortam: Her zaman amaçlılığı ve üretkenliği hissettirmelidir.

Montessori Araçları: Montessori araçları çocuğun dikkatini çekecek ve dikkatini yoğunlaştırabilmesini sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Montessori sınıflarında araçlar kendi alanları içinde özel bir düzenle yerleştirilir.

Montessori Araçları

Duyu Araçları

Montessori Araçları arasında en tanınmışı Pembe Kule’dir.  Çocuklar çalışmaya önce Pembe Kule’den başlar. Bu araç boyut algısını geliştirmek ve boyutlardaki değişime göre sıralama öğretmek için tasarlanmıştır. Boyut algısı çocuklarda doğduklarında tamamlanmış değildir, bu becerinin büyük bir kısmı ilk altı yaşın içinde gelişir ve uygun çalışmalarla zenginleşir. Mimarların, mühendislerin, ressam ve heykeltıraşların boyut algıları çok zengindir. Onlar tasarladıkları hayali ürünlerinin içinde dolaşabilir, tamamen soyut olan bu nesnenin üç boyutlu halini zihinlerinde canlandırabilirler.  Soyut düşünme becerisindeki ilerleme kişinin başarısıyla eş değer görülür ve insan zekasının en ayırt edici özelliğidir.

Montessori Yöntemi’nde Duyu Araçları özellikle boyut algısını geliştirmek konusunda çok hassas tasarlanmıştır. Renkli Silindirler çap ve boy uzunlukları içinde orantılı olarak değişir, mavi silindirlerin çapı değişmezken boyu kısalır, kırmızı silindirlerde ters orantı vardır; çap küçülürken boy uzar. Sarı silindirler ise doğru orantı kullanır; çap küçülürken boy da küçülür. Çocuk bu değişikliği araçla çalıştığı sürece hem elleri hem de gözleriyle algılar. Montessori bugünkü bilimin yeni farkına vardığı ve insanın öğrenmesi üstünde çok temel bir etkiye sahip olan bir öğrenme aracımızdan bundan yüzyıl önce bahsetmişti. Bu aracımız ellerimizdir. Öğrenme işinde ellerimiz de etkin görev alırsa öğrenme mükemmel bir biçimde gerçekleşir ya da geleneksel eğitimde olduğu gibi çocuğa, bir uzun bir kısa ağaç resmi gösterir ve boyut algısının gelişmesini beklersiniz.

Montessori şöyle der “Çocuğun eline koyamadığınız bir şeyi aklına koyamazsınız.” Montessori Araçları çocuğun bilgiyi eline almasını sağlar.

Çağımızın ünlü bir mimarı ve ressamı olan Friedensreich Hundertwasse, 1936-1937 yıllarında Viyena’da bir Montessori okuluna gitmiştir ve yıllar sonra renk seçiminde Montessori Araçları’nın büyük etkisi olduğunundan söz etmiştir.  Fotoğraftaki bina Viyana’dadır ve Hundertwasser Evi olarak bilinir.  Bu eser gerçekten de renkli silindirlerden etkilenmiş gibi gözüküyor.

Günlük Hayat Araçları

Günlük Hayat uygulamaları Montessori sınıflarında yeni gelen çocuklara ilk sunulan çalışmalardır. Her bir araç çocukların dikkatlerini yoğunlaştırma sürelerini arttırmak için olduğu kadar, el – göz ortak işleyişini geliştirmeyi de amaçlar. Fotoğrafta gördüğünüz çocuk düğme dikiyor, ilk bakışta çok kolay bir iş gibi gözükse de bir yandan düğmeyi sabit tutmak diğer yandan iğneyi düğmenin deliğinden geçirmek, çocuğun el kaslarının henüz gelişme aşamasında olduğu düşünüldüğünde zor bir iştir. Montessori çalışmalarıyla meşgul olan çocuklara baktığınızda dikkatlerini çalışmaya nasıl odaklamış olduklarını görebilirsiniz. Dikkati öz iradeyle bir noktaya odaklayabilmek geliştirilen bir beceridir, çocuğun en küçük yaşlarından itibaren yavaş yavaş gelişir. Fakat ne yazık ki bu gelişme kendiliğinden olmaz. Çocuğun defalarca kere dikkatini odaklayabildiği uğraşlar içine girmesi gerekir, bu tür uğraşlar Montessori Yöntemi’nin belkemiğini oluşturur ve başarısının göstergelerinden biridir.

Arkadaşına masa hazırlamak ve konuk ağırlamak günlük hayat etkinlikleri arasında çocukların en çok sevdiklerindendir. Masa düzeni ve en önemlisi de misafirperverlik sosyal hayatın önemli becerileridir. Konuğunuza “Kaç bisküvi alırdınız?” diye sorabilmek ya da karşılıklı süt içerken bir sohbet açabilmek bir aradayken öğrendiğimiz ve geliştirdiğimiz sosyal davranışlardır. Fakat ne yazık ki çocuklar bu tür davranışları görebilecekleri ve kendi kendilerine uygulayabilecekleri eğitimlerin içinde olmadıklarından insanın en temel becerisi olan sosyalleşme becerisinde de arzu edilen gelişmeyi gösteremiyorlar. Hangi üniversiteden mezun olurlarsa olsunlar asıl önemli olanın iletişim becerileri olduğunu unutmamak gerekir. Ken Asch makalesinde Montessori Eğitimi’nde çocukların okul öncesi dönemde dahi sofrada birbirleriyle sohbet etmeye nasıl teşvik edildiklerini anlatır ve tercih edilen sosyal davranışların böylece geliştiğini yazar.

Matematik Araçları

“Sayılar insanların üretmiş oldukları soyut araçlardır.”

Böyle bir tanımla ilk kez karşılaştığımızda aklınız karışabilir ve bu olağan bir durumdur. Piaget insan zihninin yedi yaşından önce hiçbir soyut kavramı algılayamayacağını söylerken, Montessori dilin de soyut olmasına rağmen hayatın ilk yılında çocuğun dil bilgisi, sözcüklerin doğru telaffuzu ve sözcük haznesi adına inanılmaz bir yol katedebildiğine dikkat çeker. Bu öngörüden yola çıkarak Maria Montessori çağdaşı Piaget’den ayrılır ve iki yaşından itibaren çocuklara sayıları öğretebilecek araçlar tasarlar.

Fotoğrafta gördüğünüz araç çocuğun ‘0’ rakamı da dahil olarak rakamların sembollerini tanıdığını, her rakamın miktarını (kardinal değer) bildiğini gösterir. Montessori Eğitimi’yle yetişen çocuklar için matematik günlük etkinliklerinden biridir.

Öğrenmek bir yapı inşa etmeye benzer, her yeni konu kendisinden önce gelene göre daha çok şey anlatırken çocuğun bildikleriyle bütünleşmelidir. Aynı zamanda kendisinden sonra gelecek olan konular için de temel oluşturmalıdır. Çocuğun gelişimine uygun, doğru ve bütünsel bir içerikten (müfredattan) beklenen budur.  Montessori Eğitimi tüm içeriği gözönünde bulundurulduğunda çocuğun her gelişim alanında birbiriyle uyumlu yapılar inşa eder. 10’a kadar sayıları öğrenmiş olan çocuklar 10 – 19 Sequin Tablası’na geçerler. Bu çalışma on’luk sisteme ilk girişleridir. 10 – 19’u öğrendikten sonra sırasıyla 10 – 90 ve 11 – 99 Sequin Tablalarıyla çalışırlar ve 100’e kadar olan sayıları öğrenmiş olurlar. Çocuğun 100’e kadar sayması sayıları öğrendiği anlamına gelmez, ancak miktar değeri ve sembolleri öğrendikten sonra çocukların sayıları kavradığını anlarız. Sayı kavramının gelişmesi zaman ister ve iki yaşından dört yaşına kadar çalışan bir çocuk 100’e kadar olan sayılara hakim olur.

5256 sayısının hem miktarını oluşturmuş hem de kartlarla yazıp okumuş. Başarmanın keyfi işte bu fotoğrafta görülebilir. Montessori Araçları ile çalışırken bu bildiğimiz anlamda ders çalışmaya benzemez, çocuklar isteyerek ve memnuniyetle çalışırlar. Çalışmak ve başarmak güzeldir.

Okur Yazarlık Araçları

Çocuğun ilk altı yıl içinde okuma ve yazma araçlarıyla tanışması, gelecekteki okur-yazarlık becerileri için çok önemlidir. Maria Montessori, çocuğun soyutu anlama ve kullanma becerisi hakkında çağdaşlarından farklı düşünmektedir. Hatta sadece o çağda değil, bugün bile Montessori’ye katılmayan eğitimciler ve psikologlar vardır. Oysa çocuğun geliştirebileceğimiz becerilerini bekletmenin onun gelişimine hiçbir olumlu katkısı yoktur.

Montessori Araçları çocuğun rahat ilerleyebileceği şekilde tasarlanmıştır, asla acele ettirmez ve çocuktan başka kimsenin müdahalesine açık değildir. Çocuk, aracıyla çalışırken kendisi için yepyeni bir deney alanı içindedir. Fotoğraftaki çocuk beş yaşındadır, Metal Kalıplarla çalışırken kalem tutmayı ve kurallı çizgiler çizmeyi öğrenir. Yazı araçlarıyla ilk tanışmalar çocuk için çoğunlukla serbest çalışmalarla başlar.

Yazma sırasında çocuğun el kaslarının gelişmiş olması gerekir fakat okuma için kasların gelişme yaşına kadar beklemek gerekmez. Okuma işlemi belli seslere ait sembollerin tekrar seslendirilmesidir. Okuduğunun anlaşılması ise okuma öğretiminde daha ileri bir aşamadır.

Çocuklar elleriyle yazmaya başlamadan önce Montessori’nin tasarladığı Hareketli Alfabe Kutusu’yla  yazmaya ve okumaya geçebilirler. Çocuğun, okur yazarlığa karşı olumlu bir tutum geliştirebilmesi için ilk deneyimlerinin de olumlu olması gerekir. Hiçbir hazırlığı olmadan ilkokula başlayan çocuklara okur yazarlığa ait bilgilerin sağanak halinde verilmesi, çocuğun ilk deneyimleri için olumsuz olur. Okul hayatı, kaldırması çok zor bir yük gibi omuzlarına çöker. Oysa çocukların, doğru biçimde okur yazarlıkla tanışmaları hayatları için çok değerli bir aşamadır. Montessori’deki okur yazarlık araçları 4,5 gibi erken yaşlar için dahi uygundur.

Elle yazmaya geçiş, el kaslarının yeterli gelişimi göstermesinden sonraki adımdır. Kısa sözcükler seçilir ve o sözcüğe ait resimle hazırlanan değişik kartlar sayesinde çocuğun yazılı kısmı tanıması amaçlanır ve böylece kısmen okuması sağlanır.

Her çocuğun bir yazı defteri olur ve çizgi çalışmalarıyla başlayan bu defter kısa sözcüklerin yazımından cümleye ve daha sonra da kısa yazılı anlatımlara geçer. Defterinin satırları doldukça, çocuğun kendi akademik başarısına dair güveni artar. Bu güvenle ilkokula başlayan çocuklar da beklendiği gibi diğerlerinden bir adım önde olurlar. Sanıldığının aksine okulda sıkılmazlar ve en önemlisi okul hayatı bir dağ gibi omuzlarına çökmez. Yapabilirim güveniyle okula başlayan çocuklar yaşıtlarından daha başarılı olurlar.

Yan yana kitap okuyoruz. Kitaplar çocukların her zaman ulaşabilecekleri yerlerde ve okuma köşeleri de özellikle keyif alabilecekleri şekilde düzenlenmiştir. Kitaplara duyduğumuz aşk hep dolu doludur.

Kültür

Dünyayı ve dünyada yaşayan canlı çeşitliliğini tanıtmayı amaçlayan bu araçlar sınıfın en önemli kısımlarından biridir. Çocuk burada farklı kültürleri, tarihte ayrı zamanlarda kurulmuş uygarlıkları, sorumlu olduğumuz canlıları ve korumamız gereken doğayı öğrenir.

Coğrafya, tarih ve biyoloji bilgisi çocuğun çevresine karşı algısının gelişmesini sağlar. Bu bilgileri zorlanmadan alan çocuk kişisel dünya kavramını oluştururken sadece kendisini değil tüm yaşayanları düşünerek davranmayı öğrenir.

Sanat alanı da Montessori için kültürün bir parçasıdır. Sanat insanın kendini içinden gelen farklı ve özgün bir dille ifade etmesidir. Montessori sınıfındaki bu merkez çocuğa değişik sanat alanlarını ve sanat dilini öğretmeyi amaçlar. Önemli olan sonuçta ortaya çıkacak ürün değil sanat deneyiminin kendisidir, çocuk bu deneyimi yaşamaya teşvik edilirken kendini özgürce ifade edebilmesi ana amaçtır. Bu çalışmalar sırasında renk ve biçim kavramları da işlenir. Matematiğin en önemli kavramlarından biri olan desenler arası ilişkiler konusunda çocuğun farkındalığı desteklenir.

Sanat alanında çocuğa farklı kültürlerin sanat eserleri ve sanatçıları tanıştırılır. Böylece çocuk diğer insanların dünyayı nasıl yorumladıkları konusunda geniş bir bakış açısı kazanır.

Erken yaşta sanatla karşılaşan çocukların güzellik algıları gelişir ve ince zevkler kazanırlar.

Montessori Araçlarının Özellikleri

Her bir araç kümesi sadece bir kavram sunar, böylece kavram anlamına etki edebilecek diğer tüm uyaranlardan ayrılır ve dikkat sadece onun üstüne yoğunlaştırılır.

Her araç kümesi sunmayı amaçladığı kavramın en fazla ve en az değerlerini gösteren parçalara sahiptir (uzun ve kısa, büyük ve küçük, geniş ve dar gibi). Çünkü göreceli kavramlar ancak bu şekilde sunulabilir.

Araçlar kavramları basitten karmaşığa ve ileriki aşamalarda soyuta doğru öğretecek şekilde tasarlanmıştır ve bu sırayla sunulur.

Her araç kendisinden sonra gelecek ileri kavramlar için alt yapı oluşturur.

Montessori Araçlarının en önemli özelliği hata denetim mekanizmasına sahip olmalarıdır. Bu mekanizma sayesinde çocuk kendisi öğrenir yani yetişkinin yardımına ihtiyaç duymadan araçla çalışır ve çalışmasının sonucunu kendi değerlendirebilir.

Montessori Eğitiminde Sunum Nasıl Yapılır?

Montessori Araçları çocuk için uygun zamanı geldiğinde öğretmenleri ya da diğer çocuklar tarafından tanıtılır, böylece çocuk aracın amacına uygun olan çalışma şeklini görmüş olur. Her bir çalışma, çocuğu daha ileri bir bilişsel seviyeye taşımak için tasarlanmıştır. Araçlar birbirlerini takip ederler ve seviye olarak bir önceki araç bir sonrakine göre daha az karmaşık ve kolaydır. Araçların müfredatın bütününde birbirlerini takip ediyor olmaları çocuğun bilgisini hep bir temel üstüne oturtarak ilerlemesini sağlar. Bu, bir duvarın örülmesi gibi birbirini tamamlayan bir işlemdir.

Öğrenme tekrarsız olmaz, fakat geleneksel eğitim öğrenilmesi gereken konuyu kendi belirlediği zaman aralığı içinde sunar ve bu süre geçince bir diğer konuyu işlemeye başlar. Fakat her çocuğun öğrenme biçimi ve tekrar ihtiyacı farklıdır. Montessori Yönteminde çocuk çalışmasının hızını kendi ayarlar ve kendi öğrenme deneyiminin yöneticisi olur. Bu, bir insan için kazanılması gereken pek önemli bir özelliktir.

Montessori Araçları’yla çalışan çocuklar somut nesnelerle ve duyularını kullanarak öğrenmekle başlayıp, soyut düşünme becerisini geliştirerek yazma, okuma, matematik ve sosyal bilimlerde ilerler, çalışmayı ve öğrenmeyi seven birer birey olurlar.

Montessori Okulunda Bir Gün

Geleneksel eğitimde okulların haftalık çizelgeleri hazırlanırken her yaş bir sınıf olarak düşünülür ve okulun içinde her topluluğun kendine ait bir yeri vardır. Oysa her çocuk okulun her yerini kullanabilmeli ve sabahtan bir sınıfa girdiğinde akşama kadar orada kalmamalıdır. Sihirli Bahçe Montessori Okulu’nun önemli bir farklılığı haftalık çizelgesi içinde çocukların tüm okulu kullanmalarını sağlayacak bir düzenlemenin bulunmasıdır.

Montessori’nin ilk okulu her farklı konudaki dersi aynı alanda yapmak durumundaydı çünkü sınıf olarak kullandıkları sadece büyük bir salonları vardı. Montessori araçları burada bulunurdu ve aynı mekanda hem çalışır, hem yemeklerini hazırlar ve yerler, hem de uyurlardı. Bugün okulların yerleşimleri o günden çok farklı. Üstelik çocukların gelişimlerini zengin bir çeşitlilikle destekleyebilmek için yandal dersleri de Montessori çalışmalarıyla beraber verilebilmekte.

Bu yeni koşullar bizi daha verimli bir haftalık çizelge hazırlamaya yöneltti ve altı yıldır uyguladığımız özel bir düzenlememiz var. Bu düzenlemeye göre çocuklar tüm günlerini Montessori Araçları’nın bulunduğu sınıfta ya da herhangi bir başka sınıfta geçirmezler. Yandal dersleri müzik, sanat, beden eğitimi, İngilizce, drama, bilimsel deneyler ve elbette bahçe oyunları ya da çiçeklerin, sebzelerin ve hayvanların bakımını yapmak, evcilik oynamak ya da yapı oyuncaklarıyla kale yapmak ve sayamadığımız daha birçok uğraş çocuğun haftalık çizelgesinin içinde bulunmalıdır.

Montessori Eğitim Danışmanlığı çerçevesinde bir okulun ihtiyaçlarını belirler ve onların yaş aralığı ve sınıf sayılarına göre bir haftalık çizelge hazırlarız. Bu durumda bir okulun her yerinde Montessori Araçları bulunması gerekmez, bir sınıf Montessori Eğitimi’nde çocuğun ihtiyaç duyduğu 2 – 3 saatlik bölünmez çalışma süresi içindeyken diğer bir sınıf müzik ve sanat dersinde olabilir ya da bahçeye çıkabilir. Sabah ve öğleden sonra saatleri tüm okul içinde özel bir paylaşımla düzenlenir. Böylece çocuğun Montessori Eğitimi’nde süreklilik sağlanırken farklı alanlarda da gelişim göstermesi desteklenir. Okul mekanı en verimli biçimde kullanılırken hiçbir çocuk okulun içindeki bir etkinlikten uzak kalmamış olur.

Çocuğun İlerlemesini Değerlendirmek

Maria Montessori gözlem yaparken.

Montessori Yöntemi çocuğun gelişimini çalışmaları ve ulaştıklarıyla ölçerken geleneksel yöntem notlar, testler ve karnelerle ölçer. Açıktır ki gelişimi bu şekilde ölçmeye çalışmak öğrenme eylemini, hedefi sadece bir test sonucuna indirgeyen olumsuz bir yarışmaya dönüştürür, oysa asıl amaç öğrenmek, gelişmek ve ilerlemektir.

Montessori Yönteminde değerlendirme çocuğun araçlarla çalışması sırasında yapılan hassas gözlemlerin bir sonucu olarak belirlenir. Özellikle ilk altı yaşta çocuğa herhangi bir geleneksel değerlendirmenin yapılamayacağı, gelişimi ölçtüğü düşünülen testlerin çocuklar hakkında oldukça kısıtlı ve fazlasıyla genellemeye dayalı bilgiler verdiği bilinmektedir. Bu nedenle çocuğun çalışmaları sırasında toplanan gözlemler ki bu gözlemler sadece araçlarla yapılan çalışmalar hakkında değildir, beden eğitimi sırasında yaptığı hareketler de gözleme dahildir oyun oynarken arkadaşlarıyla kurduğu sohbetler de. Çocuk hakkında toplanan bu gözlemler hem Montessori’nin ilke ve ölçülerine hem de gelişim psikolojisinin verilerine göre değerlendirilir. Montessori Yöntemi çocuğun gelişimini sayılarla değerlendiren bir karneden çok çocuğun yaptığı işler, öğretmenin gözlem kayıtları ve eğitim yöneticileri tarafından düzenli bir takiple değerlendirir. Çocuğun başarıları, güçlü olduğu konular ve zayıflıkları da bu yazılarda belirtilir ve önerilerde bulunulur.